YAZAR: ENES ALBAYRAK 15/02/2025 -ÖZET- Gökhan, astronot olma hayaliyle Ay’a gider ve burada yalnız, korkutucu bir yaratık olan Lumo ile tanışır. Lumo, yalnızlık çeken bir uzaylıdır ve Gökhan ona yardım eder. İkili, Ay’da dostluk kurar ve birlikte Dünya’ya dönmeye karar verirler. Dünya’ya geldiklerinde, Lumo’nun korkutucu görünüşü insanları endişelendirir, ancak Gökhan yılmaz ve Lumo’yu tanıtmak için savaşır. Zamanla insanlar, Lumo’nun içindeki iyiliği keşfeder ve dostlukları kabul edilir. Hikaye, kabul, arkadaşlık ve anlayışın gücünü anlatır.
Gökhan, küçüklüğünden itibaren gökyüzüne karşı bir tutku besliyordu. Her akşam gökyüzünü izlerken, yıldızların ardında ne olduğunu hayal ederdi. Diğer çocuklar oyun oynarken, Gökhan yalnız başına teleskobunun başında durur, gözleriyle dünyadan çok uzakta bir yerlere bakardı. Her zaman bir astronot olma hayali kurmuştu. Hayalini paylaşmak kolay olmamıştı; ailesi onun bu hayalini ciddiye almadı. “Gerçekçi olmalısın, başka bir şey düşün,” diyorlardı. Gökhan’a göre, bu hayal sadece bir iş değil, bir yaşam biçimiydi. Yaşamı boyunca tek gerçek tutkusuydu. Lise yıllarında uzay hakkında her şeyle ilgili okur, kitaplar okur, diğer çocukların hayal edemediği şeyleri öğrenirdi. Ancak bir gün, NASA’dan gelen bir e-posta, onun hayatını değiştirecek bir fırsat sundu: ilk genç astronotlardan biri olmayı başarmıştı! Hayalini gerçekleştirmek için harekete geçti. Ama roket kalkmadan önce, içindeki boşluğu fark etti. Bu kadar büyük bir yolculuk, insanın yalnız kalmasına neden olabilir miydi? Yola çıkarken, yalnız mı kalacaktı? Hayalini gerçekleştirmek ona bir dost getirecek miydi?
Roket, devasa bir gürültüyle kalkarken, Gökhan’ın kalbi heyecandan hızla çarpmaya başladı. Yüksek sesler, metalin titreşimi ve uzaya doğru yükselmenin verdiği his, her şeyin gerçek olduğunu ona hatırlatıyordu. Dünya küçülürken, Gökhan bir anlık şaşkınlık yaşadı. Burada yalnızdı, sadece uzayla birlikteydiler. Yolculuk boyunca Gökhan, uzayın sonsuz boşluğunda bir yolculuğa çıkmanın yanı sıra, kendi içsel yolculuğuna da çıkmıştı. Uzayda zamanın ve mekânın nasıl farklı işlediğini fark ediyordu. Ay’a doğru ilerlerken, içindeki yalnızlık hissinin daha da güçlendiğini hissetti. Ama bu yalnızlık, ona gerçek bir dostluk bulmanın ne kadar önemli olduğunu düşündürüyordu. Ay’ın yüzeyi belirginleşmeye başladığında, kalbi hızlı bir şekilde atıyordu. Ay’a varmak için nihayet son aşamaya gelmişti, fakat o sırada, Ay’ın karanlık tarafında bir hareket gördü. Korktu, ama hemen sakinleşerek gözlerini daha dikkatle odakladı. Bu, korkutucu bir gölgeydi. Hızla yaklaşan bir varlık!
Korkuyla geriye doğru adım attı. Gözleriyle karanlıkta devasa bir figür beliriyordu. “Kim o?” diye bağırdı Gökhan. Ama hiçbir cevap alamadı. Birden, devasa varlık ışığın içinde belirdi ve korkutucu bir canavar gibi görünüyordu. Gökhan bir adım daha geriye attı, fakat varlık ona yaklaşarak, “Ben… Lumo,” dedi, derin ve titrek bir sesle. Gökhan, Lumo’nun korkutucu dış görünüşüne bakarak şaşkın bir şekilde durdu. Lumo, çok büyükti, dişleri keskin, gözleri korkutucu ama bir o kadar da yalnız görünüyordu. Gökhan, titreyen ellerini açarak, “Sen kimseye zarar vermek istemiyorsun, değil mi?” diye sordu. Lumo, Gökhan’a güven veren bir şekilde başını eğdi. “Hayır, yalnızım,” dedi. “Burada kimse yok. Ama sen geldin… belki seninle bir şeyler değişir.” Gökhan, Lumo’nun gözlerinde yalnızlık ve umutsuzluk gördü. “Ben de yalnızım,” dedi. “Ama belki birlikte bir yol bulabiliriz. Sana yardımcı olabilirim.” İlk kez, Ay’ın soğuk yüzeyinde Gökhan, Lumo’nun içindeki karanlık duyguları anladığını fark etti. İki yalnız kalp, birbirine bağlanmıştı. Gökhan, Lumo’ya gülümsedi. “Birlikte her şeyi başarabiliriz.
Zaman geçtikçe, Gökhan ve Lumo, Ay’da birbirlerini daha iyi tanımaya başladılar. Gökhan, dünyayı anlatmaya başladı. Lumo, gözleriyle her kelimeyi dikkatle dinliyordu. “Dünya çok farklı olmalı,” dedi Lumo bir gün. “Orada insanlar var mı? Onlar birbirini anlıyorlar mı?” Gökhan, bir an düşündü. “Evet, insanlar var. Ama bazen birbirini anlamakta zorlanıyorlar. Ancak birine güvenmenin, birine yakın olmanın güzelliği var. Dünya, bazen karmaşık ama aynı zamanda çok güzel.” Lumo, gözlerini büyüterek, “Beni de oraya götürür müsün?” diye sordu. “Dünya’yı görmek, o ağaçları… görmek istiyorum. Burada her şey soğuk ve yalnız.” Gökhan, Lumo’ya gülümseyerek, “Belki bir gün…” dedi. “Oraya gidebiliriz. Ama önce birbirimize güvenmeliyiz. Birbirimizi anlamalıyız.” Birlikte Ay’ın yüzeyini keşfederken, dostlukları her geçen gün daha da güçlendi. Lumo, Gökhan’a Ay’daki sessizliği sevdiğini söyledi. Fakat yine de, Dünya’ya gitmek ve orada daha çok şey görmek istiyordu. Ay’da zaman geçtikçe, Gökhan, Lumo’nun da içindeki yalnızlığı yavaşça kaybettiğini hissetti.
Gökhan, bir sabah uyanırken, son bir kez Ay’ı incelemeye karar verdi. Ay’ın sessizliğinde, Lumo’nun kendisini yalnız hissettiği her anı hatırladı. Ama şimdi, onunla birlikte geri dönmeye karar vermişti. “Lumo, dünya… oraya gitmeye hazır mısın?” dedi Gökhan. Lumo, sessizce başını salladı. “Ama insanlar… beni kabul eder mi?” diye sordu, içindeki korku net bir şekilde belliydi. Gökhan, ona cesaret verici bir bakışla, “Evet, birlikte gideceğiz. Ve seni oraya tanıtacağız,” dedi. “Birlikte her şeyi başaracağız.” Roket, Dünya’ya doğru yola çıktığında, içindeki huzursuzluk da Gökhan’ı terk etmişti. Birlikte, dünyaya geri döneceklerdi. Ancak bu yolculuk, hiç bekledikleri gibi olmayacaktı.
Dünya’ya indiklerinde, Gökhan, Lumo’yu yanı başında hissetti. Ancak Dünya’nın gürültülü ve kalabalık atmosferiyle karşılaştığında, Lumo’nun korkusu hemen belirdi. İnsanlar, Lumo’yu görünce geri çekildiler. Lumo’nun devasa vücut yapısı, insanları korkutmuştu. “Onu buradan uzaklaştırın!” diye bağıranlar oldu. İnsanlar, Lumo’ya yaklaşıp onu kovalamaya çalıştılar. Gökhan, bir adım ileri atarak, “Hayır!” diye bağırdı. “Lütfen, onu yargılamayın. O, sadece farklı. Ama içi saf. Onu tanıyın!” Gökhan’ın sözleri, ilk başta kimseyi etkilemedi. Ama o pes etmedi. “Lumo, bir arkadaş gibi. Bize güven. Birlikte kalalım,” dedi.
Gökhan, küçüklüğünden itibaren gökyüzüne karşı bir tutku besliyordu. Her akşam gökyüzünü izlerken, yıldızların ardında ne olduğunu hayal ederdi. Diğer çocuklar oyun oynarken, Gökhan yalnız başına teleskobunun başında durur, gözleriyle dünyadan çok uzakta bir yerlere bakardı. Her zaman bir astronot olma hayali kurmuştu. Hayalini paylaşmak kolay olmamıştı; ailesi onun bu hayalini ciddiye almadı. “Gerçekçi olmalısın, başka bir şey düşün,” diyorlardı. Gökhan’a göre, bu hayal sadece bir iş değil, bir yaşam biçimiydi. Yaşamı boyunca tek gerçek tutkusuydu. Lise yıllarında uzay hakkında her şeyle ilgili okur, kitaplar okur, diğer çocukların hayal edemediği şeyleri öğrenirdi. Ancak bir gün, NASA’dan gelen bir e-posta, onun hayatını değiştirecek bir fırsat sundu: ilk genç astronotlardan biri olmayı başarmıştı! Hayalini gerçekleştirmek için harekete geçti. Ama roket kalkmadan önce, içindeki boşluğu fark etti. Bu kadar büyük bir yolculuk, insanın yalnız kalmasına neden olabilir miydi? Yola çıkarken, yalnız mı kalacaktı? Hayalini gerçekleştirmek ona bir dost getirecek miydi?
Roket, devasa bir gürültüyle kalkarken, Gökhan’ın kalbi heyecandan hızla çarpmaya başladı. Yüksek sesler, metalin titreşimi ve uzaya doğru yükselmenin verdiği his, her şeyin gerçek olduğunu ona hatırlatıyordu. Dünya küçülürken, Gökhan bir anlık şaşkınlık yaşadı. Burada yalnızdı, sadece uzayla birlikteydiler. Yolculuk boyunca Gökhan, uzayın sonsuz boşluğunda bir yolculuğa çıkmanın yanı sıra, kendi içsel yolculuğuna da çıkmıştı. Uzayda zamanın ve mekânın nasıl farklı işlediğini fark ediyordu. Ay’a doğru ilerlerken, içindeki yalnızlık hissinin daha da güçlendiğini hissetti. Ama bu yalnızlık, ona gerçek bir dostluk bulmanın ne kadar önemli olduğunu düşündürüyordu. Ay’ın yüzeyi belirginleşmeye başladığında, kalbi hızlı bir şekilde atıyordu. Ay’a varmak için nihayet son aşamaya gelmişti, fakat o sırada, Ay’ın karanlık tarafında bir hareket gördü. Korktu, ama hemen sakinleşerek gözlerini daha dikkatle odakladı. Bu, korkutucu bir gölgeydi. Hızla yaklaşan bir varlık!
Korkuyla geriye doğru adım attı. Gözleriyle karanlıkta devasa bir figür beliriyordu. “Kim o?” diye bağırdı Gökhan. Ama hiçbir cevap alamadı. Birden, devasa varlık ışığın içinde belirdi ve korkutucu bir canavar gibi görünüyordu. Gökhan bir adım daha geriye attı, fakat varlık ona yaklaşarak, “Ben… Lumo,” dedi, derin ve titrek bir sesle. Gökhan, Lumo’nun korkutucu dış görünüşüne bakarak şaşkın bir şekilde durdu. Lumo, çok büyükti, dişleri keskin, gözleri korkutucu ama bir o kadar da yalnız görünüyordu. Gökhan, titreyen ellerini açarak, “Sen kimseye zarar vermek istemiyorsun, değil mi?” diye sordu. Lumo, Gökhan’a güven veren bir şekilde başını eğdi. “Hayır, yalnızım,” dedi. “Burada kimse yok. Ama sen geldin… belki seninle bir şeyler değişir.” Gökhan, Lumo’nun gözlerinde yalnızlık ve umutsuzluk gördü. “Ben de yalnızım,” dedi. “Ama belki birlikte bir yol bulabiliriz. Sana yardımcı olabilirim.” İlk kez, Ay’ın soğuk yüzeyinde Gökhan, Lumo’nun içindeki karanlık duyguları anladığını fark etti. İki yalnız kalp, birbirine bağlanmıştı. Gökhan, Lumo’ya gülümsedi. “Birlikte her şeyi başarabiliriz.
Zaman geçtikçe, Gökhan ve Lumo, Ay’da birbirlerini daha iyi tanımaya başladılar. Gökhan, dünyayı anlatmaya başladı. Lumo, gözleriyle her kelimeyi dikkatle dinliyordu. “Dünya çok farklı olmalı,” dedi Lumo bir gün. “Orada insanlar var mı? Onlar birbirini anlıyorlar mı?” Gökhan, bir an düşündü. “Evet, insanlar var. Ama bazen birbirini anlamakta zorlanıyorlar. Ancak birine güvenmenin, birine yakın olmanın güzelliği var. Dünya, bazen karmaşık ama aynı zamanda çok güzel.” Lumo, gözlerini büyüterek, “Beni de oraya götürür müsün?” diye sordu. “Dünya’yı görmek, o ağaçları… görmek istiyorum. Burada her şey soğuk ve yalnız.” Gökhan, Lumo’ya gülümseyerek, “Belki bir gün…” dedi. “Oraya gidebiliriz. Ama önce birbirimize güvenmeliyiz. Birbirimizi anlamalıyız.” Birlikte Ay’ın yüzeyini keşfederken, dostlukları her geçen gün daha da güçlendi. Lumo, Gökhan’a Ay’daki sessizliği sevdiğini söyledi. Fakat yine de, Dünya’ya gitmek ve orada daha çok şey görmek istiyordu. Ay’da zaman geçtikçe, Gökhan, Lumo’nun da içindeki yalnızlığı yavaşça kaybettiğini hissetti.
Gökhan, bir sabah uyanırken, son bir kez Ay’ı incelemeye karar verdi. Ay’ın sessizliğinde, Lumo’nun kendisini yalnız hissettiği her anı hatırladı. Ama şimdi, onunla birlikte geri dönmeye karar vermişti. “Lumo, dünya… oraya gitmeye hazır mısın?” dedi Gökhan. Lumo, sessizce başını salladı. “Ama insanlar… beni kabul eder mi?” diye sordu, içindeki korku net bir şekilde belliydi. Gökhan, ona cesaret verici bir bakışla, “Evet, birlikte gideceğiz. Ve seni oraya tanıtacağız,” dedi. “Birlikte her şeyi başaracağız.” Roket, Dünya’ya doğru yola çıktığında, içindeki huzursuzluk da Gökhan’ı terk etmişti. Birlikte, dünyaya geri döneceklerdi. Ancak bu yolculuk, hiç bekledikleri gibi olmayacaktı.
Dünya’ya indiklerinde, Gökhan, Lumo’yu yanı başında hissetti. Ancak Dünya’nın gürültülü ve kalabalık atmosferiyle karşılaştığında, Lumo’nun korkusu hemen belirdi. İnsanlar, Lumo’yu görünce geri çekildiler. Lumo’nun devasa vücut yapısı, insanları korkutmuştu. “Onu buradan uzaklaştırın!” diye bağıranlar oldu. İnsanlar, Lumo’ya yaklaşıp onu kovalamaya çalıştılar. Gökhan, bir adım ileri atarak, “Hayır!” diye bağırdı. “Lütfen, onu yargılamayın. O, sadece farklı. Ama içi saf. Onu tanıyın!” Gökhan’ın sözleri, ilk başta kimseyi etkilemedi. Ama o pes etmedi. “Lumo, bir arkadaş gibi. Bize güven. Birlikte kalalım,” dedi.
Discover other books with the same style
Avery and Sienna are excited but worried about their new baby sister. They think she won't like them and fear they won't be able to play with her. Despite their efforts, everything seems to go wrong until one day, they discover how to connect with her. This heartwarming story teaches the importance of patience and understanding.
Alex is a lively five-year-old who faces a big challenge at school. When Alex's impulsive actions upset his friends, he learns the importance of honesty and managing emotions. Through a series of obstacles, Alex discovers strategies to understand and communicate his feelings, leading to a happy resolution.
Join young O'Shea and his imaginary monster friends on a thrilling adventure in Franklin, Kentucky. O'Shea faces a big problem when his monster friends disappear, leaving him feeling scared and alone. He embarks on a courageous quest to find them, overcoming various obstacles along the way. Will O'Shea find his friends and discover the courage within himself?
CreateBookAI © 2025